Mevlit türünün “öncü metni”, bir “kurucu metin” olarak temayüz eden Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât’ıdır. Öncü ve kurucu metin olan Vesîletü’n-Necât, kültür tarihimizde sadece bir edebi metin olarak değerlendirilmemiştir; o, aynı zamanda İslam’ın tevhit ilkesini ve bu ilkeyi vazeden Hz. Peygamber’i bu toprağın insanına anlatmayı, sevdirmeyi ve öğretmeyi amaçlayan bir şaheser olarak kabul görmüştür. Bilhassa tevhid bahri ve kâinatın yaratılmasıyla (kozmogoni) ilgili bölümde, İslam düşüncesinin varlık telakkisini, birliğine şek ve şüphe olmayan yüce yaratıcının yegâne varlık olduğunu hikemi tarzda telkin etmiştir. Nitekim onun telkin ettiği tevhit anlayışı, varlık, ahlak ve bilgi anlayışımızı, hayata ve dünyaya dair bakışımızı inşa etmiştir. Yazılışından itibaren bestelenerek okunmuş, mevlit cemiyetlerinin oluşmasına vesile olmuştur. Bu yönüyle toplumu buluşturan, derleyip toplayan bir eser olmuştur. Diğer bir ifadeyle telkin edilen tevhit ilkesi, onu, toplumsal birlik ve beraberliği temin eden bir “buluşturucu” bir metne tebdil etmiştir.
Vesîletü’n-Necât, dil kuran bir metindir. Anadolu’da Türkçe din dilinin inşasında öncü eserlerden biri olarak, Hz. Peygamber merkezli bir edebî geleneğin kurulmasına vesile olmuş; mevlid, mi’râciyye ve mûcizâtü’n-Nebî gibi türlerin yazılmasını temin etmiştir. Keza dilimize yeni kavramlar da kazandırmıştır. Mevlit cemiyetleri tabirinin yanında bu meclislerde, mevlit okuyan mevlithanlar, bahirler arasında okunan ilahileri ifade eden tevşihler, cumhur halinde salavat getiren ve tekbirler okuyan zikirhânlar, kâriler ve duahânlar bu kabilden kavramlardır. Bu bakımdan eser, dil, dil tarihi ve dini kültürün yanında müzikoloji, sosyal psikoloji, antropoloji ve sosyoloji gibi bilim dalları için de önemli bir kaynak.
Vesîletü’n-Necât’ı farklı akademik disiplinlerin metot ve kavramlarıyla ele alan bu çalışma, eserin anlaşılmasına önemli bir katkı sunacak.