Fosil Yakıtlar
Fosil Yakıtlar
Fosil yakıtlar, denizlerde ve göllerde yaşayan fitoplankton ve zooplanktonlar ile karasal kökenli bitki kalıntılarının H2S’ce zengin, oksijensiz ortamlarda birikmeleri, üzerlerinin süratli bir şekilde sedimanlarla örtülmesi ve yerin derinlere doğru gömülmeleri sonucu süratli bir şekilde bozunmadan ve yok olmaktan korunurlar. Organik kökenli bu kalıntılar başlangıçta sığ derinliklerde önce aerobik bakteriler ve daha sonra da oksijeni minimum derecede kullanan anaerobik bakteriler vasıtasıyla parçalanmaya ve dönüştürülmeye başlarlar. Sonuç olarak organik kalıntılar milyonlarca yıl yeraltında kalarak çeşitli kimyasal ve biyokimyasal dönüşümlere uğrayarak fosilenerji kaynaklarına dönüşürler. Fosil yakıtları genel olarak geleneksel olanlar (petrol, kömür ve doğal gazlar) ve geleneksel olmayanlar (bitümlü şeyl, asfalt, asfaltit, gaz hidrat, şeyl/kaya gazı ve kömür gazları) olarak iki ana gruba ayırabiliriz. Fosil yakıtların hava kirliliği gibi birçok dezavantajı olmasına rağmen gelecek 50 yılda da öneminin devam edeceği düşünülmektedir. Örneğin, Uluslararası Enerji Ajansı (UEA)’nın verilerine göre Dünya birincil enerji kaynaklarının %81’ini oluşturan fosil yakıtların 2040 yılındaki payı, mevcut enerji politikaları ile devam edilmesi durumunda %79’a düşecektir. UEA projeksiyonlarına göre 2040 yılında birincil enerji ihtiyacı talebinde kömürün payı, mevcut politikalar ile devam edilmesi durumunda yaklaşık %28,6 olacaktır. 2040 yılında petrol ve doğal gazın payında da önemli derecede farklılıklar olmakla birlikte petrolün payının %27 ve doğal gazın payının %24 seviyelerinde olacağı tahmin edilmektedir. Yine, beklentiler nükleer enerjinin enerji kaynakları içindeki payının artacağını göstermektedir. Mevcut durumda nükleer enerjinin birincil enerji kaynakları içindeki payı %4,8 iken, 2040 yılında mevcut enerji politikaları ile devam senaryosuna göre %5,3’e yükselmesi beklenmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının 2040 yılındaki payının %12,8 oranında olacağı yönündedir. Elektrik üretimi için kullanılan enerji miktarının 2040 yılına kadar yıllık ortalama %2 olmak üzere %70 oranında artacağı beklenmekte olup, bu artış, küresel birincil enerji büyüme oranının %42’sine karşılık gelmektedir. Sanayide kullanılan birincil enerji tüketiminde %81 oranında artış öngörülmekte olup, bu oran, Dünya birincil enerji büyüme oranının %50’sini oluşturmaktadır. Dünya birincil enerji kaynaklarının tüketimindeki artışın nedeni olarak nüfus artışı, kentsel gelişim ve sanayileşme gösterilebilir.