Moğolların İkinci Kuşak Halefleri: Türk-Tatar Hanlıklarında Yönetim Anlayışı
Moğolların İkinci Kuşak Halefleri: Türk-Tatar Hanlıklarında Yönetim Anlayışı
Cengiz Han’ın ölümünden bir süre sonra Büyük Moğol İmparatorluğu’nda tedricî bölünmeler yaşandı. XIII. yüzyılın ortalarında Karadeniz’in kuzeyinde Altın Orda, Türkistan’da Çağatay Hanlığı, Çin’de Kubilay Hanlığı ve İran’da İlhanlılar zuhur etti. Cengiz soylu bu siyasî teşekküller Moğolların birinci kuşak halefleri idiler. Altın Orda ve Çağatay Hanlığı’nın hüküm sürdüğü coğrafyalarda bozkır gelenekleri canlı iken, Kubilay Hanlığı ile İlhanlıların hâkimiyet alanlarında durum tamamen farklıydı. Zira bunlardan ilki, kökenleri çok eskilere dayanan Çin kültür coğrafyasında ikincisi ise güçlü bir medeniyet yaratmayı başaran Fars kültür dairesinde varlıklarını devam ettirdiler. Bulundukları bölgelerin mahallî yönetim özellikleriyle yoğrulan bahse konu halef devletlerin idare tarzlarında doğal olarak bazı değişiklikler yaşandı. XV. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde, Çin ve İran’a nispetle medeniyet basamaklarını daha geç tırmanan Ruslar ile etkileşim halinde olan Altın Orda’da ise birtakım inkıraz alâmetleri görüldü. Söz konusu devlet tarih sahnesinden silinirken Kazan Hanlığı, Kırım Hanlığı, Kâsım Hanlığı, Sibir Hanlığı ve Astarhan Hanlığı gibi Türk-Tatar hanlıkları adıyla andığımız ardıllarını doğurdu. Bunlar da Moğolların ikinci kuşak halefleri idiler. Altın Orda’nın varisleri olmalarına ve aynı mahreçten neşet etmelerine rağmen zikredilen hanlıkların yönetim anlayışları birbirinden farklı idi. Filhakika Kırım Hanlığı Osmanlı Devleti’nin yüksek hâkimiyetini tanırken Kâsım Hanlığı ise Moskova Knezliği’nin yörüngesine girmişti. Kazan, Sibir ve Astarhan hanlıklarında ise durum daha farklıydı. Şimdiye dek bir bütün halinde layıkıyla tetkik edilmeyen bu mesele çalışmanın özünü teşkil etmektedir.