2016 “TÜBA Ödülleri” Sahiplerini Buldu
2016 TÜBA Uluslararası Akademi, GEBİP ve TEÇEP Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde 1 Şubat 2017 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen törenle sahiplerine tevdi edildi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlenen "2016 yılı TÜBA Ödülleri" törenine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Aslan, Yargıtay Başkanı İsmail R. Cerit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Başbakan Yardımcıları Nurettin Canikli ve Tuğrul Türkeş, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, milletvekilleri, TBMM Genel Sekreteri Mehmet Ali Kumbuzoğlu, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Doç. Dr. Hasan Ali Çelik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Ersan Aslan, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı Prof. Dr. Derya Örs, TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin, Türk Patent Enstitüsü Başkanı Habip Asan, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçalin, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) Başkanı Dr. Serdar Çam, TÜBA üyeleri, diğer protokol mensupları ile akademisyenler, ödül sahiplerinin yakınları ve davetliler katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Özlü ve TÜBA Başkanı Acar’ın konuşmalarının ardından 2016 TÜBA ödülleri, sahiplerine tevdi edildi.
TÜBA 2016 Akademi Ödülleri’ni, Sosyal ve Beşeri Bilimler kategorisinde İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Mardin adına Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Kallek, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde Washington Üniversitesi (ABD) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mary-Claire King adına TÜBA Konsey Üyesi Prof. Dr. H. Tayfun Özçelik, Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde ise California Berkeley Üniversitesi (ABD) Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Omar M. Yaghi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden aldılar.
2016 TÜBA-GEBİP ve TEÇEP Ödülleri ise, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Arif Ergin, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü, Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ve Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar tarafından sahiplerine verildi.
2016 yılında; Doç. Dr. Şener Aktürk, Doç. Dr. Hakan Altan, Doç. Dr. İsmail Sengör Altıngövde, Doç. Dr. Tınaz Ekim Aşıcı, Doç. Dr. Fatih Büyükserin, Doç. Dr. Fatih Büyükserin, Yrd. Doç. Dr. Cory David Dunn, Doç. Dr. Mustafa Emrullahoğlu, Yrd. Doç. Dr. Seda Aksoy Esinoğlu, Doç. Dr. İlke Öztekin Gillam, Yrd. Doç. Dr. Serkan İsmail Göktuna, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Gönen, Yrd. Doç. Dr. Tolga Görüm, Yrd. Doç. Dr. Gül Günaydın, Yrd. Doç. Dr. Mert Gür, Yrd. Doç. Dr. Sinan Güven, Yrd. Doç. Dr. Pınar Yılgör Huri, Doç. Dr. Selim Karahasanoğlu, Yrd. Doç. Dr. Elif Nur Fırat Karalar, Yrd. Doç. Dr. Sarp Kaya, Yrd. Doç. Dr. Bilal Ersen Kerman, Yrd. Doç. Dr. Özgür Kolçak,Yrd. Doç. Dr. Nathan Allan Lack, Doç. Dr. Sefer Bora Lisesivdin, Doç. Dr. Devrim Pesen Okvur, Doç. Dr. Sinem Çelik Onaran, Yrd. Doç. Dr. M. Serdar Önses, Doç. Dr. Hatice Güneş Özhan, Doç. Dr. İmren Hatay Patır, Prof. Dr. Mustafa Kemal Sezgintürk, Yrd. Doç. Dr. Alper Uzun, Doç. Dr. Sadık Yazar’dan oluşan toplam 31 genç bilim insanı TÜBA-GEBİP Ödülü aldı.
Telif ve Çeviri Eser Ödülleri’ne Mühendislik Bilimleri alanında Prof. Dr. Ali Osman Ayhan’ın çevirisiyle “Sonlu Elemanlar Analizi: Teori ve ANSYS ile Uygulamalar”, Sosyal Bilimler alanında Prof. Dr. Figen Güner Dilek’in yazdığı “Güney Sibirya Altay Türkçesi Ağızları: Karşılaştırmalı Ses Bilgisi” iki eser layık görüldü.
Kayda Değer Telif ve Çeviri Eser Ödülleri’ni (Mansiyon) Mühendislik Bilimleri alanında Prof. Dr. Hilmi Luş tarafından çevrilen “Yapı Dinamiği: Teori ve Deprem Mühendisliği Uygulamaları”, Sosyal Bilimler alanında Dr. Mehmet Beşikçi’nin yazdığı “Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Seferberliği”, Yrd. Doç. Dr. Veysel Kaya’nın yazdığı “İbn Sînâ' nın Kelâma Etkisi” ve Yrd. Doç. Dr. Abdullah Mesut Ağır’ın çevirisiyle “Memlûk Ordusunun Yapısı Üzerine Araştırmalar I-II-III” adlı eserler kazandı. 2016 yılında toplam altı eser TÜBA-TEÇEP Ödülü’nün sahibi oldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Konuşması
Törende konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözlerine; Sosyal ve Beşeri Bilimler Akademi Ödülü sahibinin bu alandaki çalışmalarıyla dünya çapında takdir toplayan Prof. Dr. Şerif Mardin, Sağlık ve Yaşam Bilimleri Akademi ödül sahibinin kanser konusundaki çalışmalarıyla öne çıkan Prof. Dr. Mary-Claire King, Fen ve Mühendislik Bilimleri Akademi ödül sahibinin ise kimya alanında önemli bir isim olan Prof. Dr. Omar M. Yaghi olduğunu ifade ederek başladı ve “Hocalarımızı bilime ve insanlığa yaptıkları katkılar için, şahsım, ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılı Genç Bilim İnsanları Ödül Programı kapsamında çeşitli bilim dallarından 31 bilim insanını ödüllendirdiklerini kaydetti.
TEÇEP çerçevesinde mühendislik ve sosyal bilimler alanlarında iki bilim insanını, Kayda Değer Telif ve Çeviri Eser Ödülleri kapsamında da 4 bilim insanının ödüllendirildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Bilimin, bilimsel çalışmaların gelişmesine verdikleri katkı sebebiyle Türkiye Bilimler Akademisi’nin Sayın Başkanını ve değerli üyelerini kutluyorum.” diye konuştu.
“Her şey gibi bilim de insan içindir”
Yeni ve Büyük Türkiye’yi, bilimin aydınlattığı yoldan ilerleyerek kurmak için çıktıkları bu süreçte, çok önemli mesafe kat ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanlığı olarak TÜBA’nın, TÜBİTAK’ın projelerini, ödül törenlerini himaye etmemizin sebebi işte budur. Henüz hedeflerimizin uzağındayız. Hedeflerimizi yüzde yüz gerçekleştirdik diyemeyiz. Ama geçtiğimiz 14 yılda elde ettiğimiz neticelere baktığımızda, gittiğimiz yolun doğru olduğunu görüyoruz. İnşallah önce 2023 hedeflerimize ulaşacak, ardından da 2053 ve 2071 hedeflerimizi gerçekleştireceğiz. İşte o zaman, hem ülkemiz, hem dostlarımız, hem de tüm insanlık için çok daha güzel, çok daha adil, çok daha güvenli bir dünyanın inşasına da katkı sağlamış olacağız. Her şey gibi bilim de insan içindir; beşer olarak kendimizi daha iyi bilmemiz, tanımamız içindir. Yunus Emre’nin dediği gibi; ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde ülkelerin ve toplumların güvenlik anlayışlarının köklü bir değişime uğradığını belirterek, eskiden sadece sınırların ve çıkarların korunması olarak algılanan güvenlik kavramının, artık ekonomik, sosyal, kültürel tüm varlıklara yönelik tehditleri de içerecek şekilde genişlediğini söyledi.
“Kendi teknoloji ve biliminizi üretemiyorsanız, onun kültürü ve değerinde de belirleyici olamazsınız”
Askerî, adli, polisiye tedbirlerin güvenlik yaklaşımının görünürdeki yüzleri olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yanında, güvenlik döngüsünün tamamlanabilmesi için, bilimden sanata, eğitimden spora, yatırımlardan medyaya kadar geniş bir alanda da mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Bu mücadelede başarılı olabilmek için, her alanda var olmak, öncü olmak zorundayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayalım ki, her medeniyet kendi teknolojisini, her teknoloji kendi kültürünü ve değerini üretir. Ecdadımızın en güzel ibadethaneleri inşa etme gayesiyle yaptığı camilerle birlikte, o camilerin inşasında kullanılan teknik ve teknoloji de bizim medeniyetimizi yansıtır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ticaret yolları üzerindeki hanların, kervansarayların, köprülerin, aynı şekilde birer medeniyet mirası olduğunu belirtti.
Atın rengini ve yürüyüşünü yüzlerce kavramla ifade eden atalarımızın bu tasavvur zenginliğinin, dönemlerinin kültür zirvesini de ifade ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer siz kendi teknolojinizi, kendi biliminizi üretemiyorsanız, onun kültüründe ve değerinde de belirleyici olamazsınız. Bakınız burada çok yalın iki örnek vereceğim. TÜBİTAK bir dönem, millî yazılım sistemi arayışının ürünü olarak PARDUS’u üretti. Bu yazılımın kullanılacağı teknoloji bize ait olmadığı için, tüm gayretlere rağmen PARDUS yaygınlık kazanamadı. Geçerli ve yaygın kullanılan bir ürün hâline dönüşemedi. Aynı şekilde, Başbakanlığım döneminde kamu kurumlarındaki bilgisayarlarda F klavye kullanılması konusunda bir genelge yayınlamıştım. Aradan geçen onca yıla rağmen, bu konuda da ciddi bir ilerleme kaydedilemediğini görüyorum. Çünkü bu klavyenin kullanıldığı cihazı ve teknolojiyi üreten, dolayısıyla onun kültürünü belirleyen biz değiliz. Bu örnekleri olabildiği kadar çoğaltmak mümkündür. Tabii bunu söylerken, kategorik bir ret anlayışından asla hareket etmiyorum. Bizim medeniyetimizde ve kültürümüzde, dünyada iyi olan, güzel olan, faydalı olan ne varsa onu almak, kullanmak, geliştirmek vardır. Reddiye, ilimde bizde asla yoktur” dedi.
Burada sorunun bilgisayarın kendisi değil, o bilgisayarın insanların hayatına nasıl gireceğini ve nasıl kullanılacağını vaz eden değerler sistemi olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, işte bu ilişkiyi kurmakta yaşadığımız tıkanıklıktan, yetersizlikten, eksiklikten şikâyetçiyiz. Günümüzde dahi bilimin abide isimleri sayılan Farabi’yi, İbni Sina’yı, El Cezeri’yi, İbni Haldun’u, Biruni’yi, Hayyam’ı, Ali Kuşçu’yu ve daha nicelerini yetiştirmiş bir medeniyetin mensupları olarak, başka bir sıkıntımız kesinlikle söz konusu olamaz. Bu serzeniş hasetlikten değil, bilim ve teknolojide öncülüğü kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüden kaynaklanıyor. Neredeydik, nerede kaldık” şeklinde konuştu.
“Ar-Ge harcamaları 2015 yılında 20 milyar doları aştı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yılda, bilime, bilim insanlarına, bilimsel çalışmalara verdikleri önemle, bu konuda çok önemli mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.
Son dönemlerde gerçekleştirilen ve dünyada ilk beş içerisine girecek projelerle attıkları adımlarla Türkiye’nin bilim ve teknoloji anlayışını dünya bilim ve teknoloji anlayışıyla birleştirdikleri, özdeş hâle getirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeleri vatandaşların hizmetine sunmanın bahtiyarlığını yaşadıklarını ve yaşamaya devam edeceklerini kaydetti.
Ar-Ge harcamalarının, tarihte ilk defa 2015 yılında 20 milyar doları aştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Millî gelirimize oranını 14 yılda yüzde 0,5’ten yüzde 1,06’ya, -ki kesinlikle yeterli değil- inşallah bunu da yüzde 3’e çıkaracağız. Ama burada aslolan özel sektöründe bu Ar-Ge çalışmalarından nasibini alması lazım. Onların da burada payını alması lazım. Onların da buraya katkı vermesi lazım. Her şey, ‘devlet-devlet-devlet’ dememeleri gerekir ve bu alanda çalışan personel sayısı göreve geldiğimde 29 bin idi hamdolsun şu anda 122 bine yükseldi. Tabii bu sayının da 200 binleri, hatta 300 binleri bulması gerekiyor. Yapılanlar önemli, ama yapmamız gereken daha çok şey olduğunu gayet iyi biliyoruz. İnşallah, bilim insanlarımızla birlikte, bunu başaracağız.”
“Tarihimizdeki istikrarsızlıkların arkasında kültürel yozlaşma görülüyor”
Bilimin, sadece somut çıktıları itibariyle değil, zihinlerde yol açtığı değişimle, dönüşümle, aydınlanmayla da, ülkeler ve milletler için önemli olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihimizdeki çalkantılara, istikrarsızlıklara bakıldığında, hepsinin de arkasında cehaletin, ilmi geriliğin, kültürel yozlaşmanın bulunduğunu gördüklerini kaydetti.
Selçukluyu kalbinden vuran Haşhaşilerin, bu boşluktan faydalandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlıyı uğraştıran pek çok sorunun da temelinde de aynı sıkıntıların var olduğunu dile getirdi.
“Bilgi dediğimiz somut birikim, ilmin ilk safhasıdır”
Bu sorunla günümüzde de mücadele ettiklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ denilen şer şebekesi, milletimizin eğitim konusundaki, yardımlaşma konusundaki hassasiyetlerini istismar ederken, en çok bu tür eksiklerden faydalanmıştır. Bu örgütün içindeki akademisyenler, yargı mensupları, polisler, askerler, öğretmenler, iş adamları iyi eğitim almış, fiyakalı okullardan mezun olmuş olabilirler. Ama bu durum, hakikatler karşısındaki körlüklerini, cehaletlerini, kalplerini ve zihinlerini bir şarlatana kiralamış oldukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bunun için, hep ilimle birlikte atalarımız, ecdadımız dikkat ederseniz irfanı, ilmin yanına koymuştur. Birde ilmin yanına hikmeti koymuştur. İlimle hikmeti beraber anmıştır. İrfan olmaza o ilmin hiçbir değeri yok. Hikmet olmazsa aynı şekilde o bilginin hiçbir anlamı yok. Bilgi dediğimiz somut birikim, ilmin ilk safhasıdır. Eğer bilgiyi gönül süzgecinden geçirip hikmetle taçlandırırsanız, işte o zaman irfana ulaşırsınız” dedi.
“İslam gelişmeye manidir diyenler, İslam'ın gelişmeyi emreden özelliğinden bahsetmezler”
“Kâğıtla kalbi birlikte işlemeden sahip olunan birikim bizleri kurtarmaya, aydınlığa çıkarmaya, doğruya ulaştırmaya yetmez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat ederseniz, herkes Osmanlıya matbaanın geç girmesi üzerine ahkâm keser, ama hiç kimse kâğıdın Semerkant üzerinden dünyaya yayıldığını söylemez. Bizim coğrafyamızda rasathanelerde gözlemler yapılırken, gemiler pusuyla yolunu bulurken, şifahanelerde ameliyatlar yapılırken, dünyanın kalanında neler olduğunu hepimiz de çok iyi biliyoruz. Her fırsatta, doğrudan veya dolaylı olarak ‘İslam mani-i terakkidir’ diyenler, yani, ‘İslam gelişmeye manidir’ diyenler, tarihimizdeki bu ‘İslam amir-i terakkidir’ yani ‘İslam gelişmeyi, terakkiyi emreder’ örneklerini asla gündeme getirmezler. Kendimize gelebilmemiz, ancak kendimizi bilmemizle mümkündür. Şayet biz kendimizi bilmez isek, birileri gelir, bize ne olduğumuzu anlatmaya, bunun sınırlarını çizmeye başlar” ifadelerini kullandı.
“FETÖ’cüler iradesini karanlık bir güce teslim etti”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pek çok sapkın yapı gibi, FETÖ’cülerin de, işte burada yollarını kaybettiklerini sözlerine ekledi. “Ne” olduklarını, “kim” olduklarını unutarak, her biri, sadece sahiplerinin emrettiğini yapan birer Mankurt’a dönüştüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Öyle ki, 15 Temmuz’da bu örgüt mensuplarının yaptıkları ihanetin büyüklüğünü, ancak bir asır önceki işgal günleriyle mukayese edebiliriz. Mesela, FETÖ’nün Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalaması ile Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın kapatılması aynı şeydir, aynı amaca yöneliktir. Orada bir fark yok. Her ikisi de, millî iradenin tecelligahı olan bu kurumları işlemez hâle getirerek, ülkenin işgaline zemin hazırlama amacı gütmektedir. Ülkenin en parlak beyinlerini bünyesine toplamakla övünen bir örgütün böylesine bir ihanet çukuruna yuvarlanmasının sebebi, ilmini irfana dönüştürmek yerine, iradesini karanlık bir güce teslim etme tercihinden kaynaklanıyor. Bizim dinimizde, inancımızda iki kavram vardır ki bu çok çok önemlidir. Bunun bir tanesi ‘ubudiyet’tir, bir tanesi de, ‘uluhiyet’tir… Biz ilah olarak Allah’tan başka bir güç asla tanımayız, tanıyamayız. Bu bizim inancımızın, itikadımızın en önemli başlıklarından bir tanesidir. Bir diğeri de ubudiyettir, yani kulluktur. Allah’tan başka hiçbir güce biz kul olmadık, kul olamayız. Bu da bizim aynı şekilde ubudiyetimizin gereğidir. Fakat siz kalkıp da Pensilvanya’ya bu iki önemli itikadi başlığı teslim edersiniz işte orada her şey kaydı demektir. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bize defalarca ‘Akletmez misiniz’, ‘düşünmez misiniz’ hep bu uyarılar var. Buna karşılık onlar ne diyor, ‘Akletme, düşünme, sadece sana söyleneni yap’ söyledikleri bu. Bunun adı yine Kur’an-ı bir ifadeyle cehalettir ve bu cehaletin havuzuna düşmek çok büyük tehlike getiriyor.”
Bu kör teslimiyetin ne inancımızda, ne kültürümüzde, ne de bilimde yeri olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki bilim ve eğitim kuruluşlarından beklentilerinin; düşünen, tecessüs eden, araştıran, soruşturan, sürekli daha ileriye gitmeyi hedefleyen bir anlayışı topluma yerleştirmeleri olduğuna dikkat çekti.
TÜBA’ya da bu konuda önemli görevler düştüğüne dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü ödül töreninde olduğu gibi, “Marifet iltifata tabidir” anlayışıyla bilim insanlarımızı teşvik eden TÜBA, bilim ve teknoloji alanında kendi kültürümüzü, değerlerimizi oluşturacağımız bir zeminin inşasına da öncülük yapmalıdır.” dedi.
“Ne zaman ki bilime ve düşünceye önem verdik, üç kıtaya barış ve adalet götüren bir devlet inşa ettik”
Bakan Özlü, törende yaptığı konuşmada, 2015 yılı Aralık ayında TÜBİTAK Bilim Ödülleri Töreni'nin de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirildiğini hatırlatarak, bunun devletin bilime ve bilim insanlarına verdiği önem ve değeri göstermesi açısından büyük anlam taşıdığını söyledi.
Toplumların güçlenmesinin, bilim, teknoloji ve düşüncenin gelişmesiyle eşzamanlı seyir izlediğine işaret eden Özlü, "Bizim tarihimiz de bunun açık bir ispatıdır. Ne zaman ki bilime ve düşünceye önem verdik, üç kıtaya barış ve adalet götüren bir devlet inşa ettik. Ne zaman ki bu vasıflarımızdan vazgeçtik, gerilemeye başladık. Ülke olarak, son 14 yılda, hayatın her alanında çok büyük ve çok değerli gelişmeler gerçekleştirdik." diye konuştu.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Dr. Faruk Özlü’nün Konuşması
Anayasa referandumuyla birlikte, Türkiye'nin yeni ve güçlü bir atılım dönemine daha gireceğine inandığını dile getiren Bakan Özlü, Bakanlık olarak gelişmiş ülke standartlarını yakalamak için yoğun gayret sarfettiklerini söyledi ve TÜBİTAK'ı yeniden yapılandırma ve Üretim Reform Paketi çalışmalarını da son aşamaya getirdiklerini kaydetti. Yüksek teknolojili ürünleri yerli imkânlarla tasarlayan, geliştiren, üreten, ihraç eden ve gelirini daha hızlı artıran bir Türkiye inşa edeceklerinin altının çizen Özlü, "Bilim ve teknolojide yakalayacağımız başarılarla, ekonomik ve sosyal hayatta, şehirleşmede, eğitimde, enerjide, çok daha doğru kararlar alan ve bunları çok daha iyi uygulayan bir ülke olmak en büyük hedefimizdir. Bilim toplumuna dönüşmek için bir seferberlik ruhuna ihtiyacımız var." ifadesini kullandı.
Çocuklara ve gençlere ilim sevgisi ve bilimsel düşünme alışkanlığı kazandırmak için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğini vurgulayan Özlü, birçok insanın ve özellikle de gençlerin dikkatlerinin, bu tören vesilesiyle bilime yöneleceğini belirtti. Ödüle layık görülen bilim insanlarını kutlayan Özlü, TÜBA'dan gelecek dönemde NOBEL Ödülleri kadar prestijli, küresel ödüller oluşturmasını istedi.
TÜBA Başkanı Prof. Dr. Ahmet Cevat Acar’ın Konuşması
Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Davetliler, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde düzenlenen 2016 TÜBA Ödülleri törenine teşrifleriniz için şükranlarımızı sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yüksek himayeleri için Sayın Cumhurbaşkanı’mıza şükranlarımızı arz ediyorum.
“Eğitim, bilim ve yenilikçilik performansı, ülkelerin uluslararası alanda rekabet üstünlüğü yanında güvenliği, bağımsızlık ve bekası bakımından da belirleyicidir”
Bilindiği gibi; eğitim, bilim ve yenilikçilik performansı, ülkelerin uluslararası alanda rekabet üstünlüğü yanında güvenliği, bağımsızlık ve bekası bakımından da belirleyici faktörlerdir. Bu anlayışla, son yıllarda ülkemizde eğitim ve bilim alanında özellikle nicel açıdan büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir. Milli Gelirden eğitim, bilim ve Ar-Ge’ye ayrılan pay, her düzeyde okullaşma oranları ile okul, derslik ve üniversite, ar-ge merkezi, teknokent, yayın, patent başvurusu sayılarında ciddi artışlar kaydedilmiştir. Havacılık ve uzay, savunma, biyoteknoloji, bilişim, nanoteknoloji ve benzer alanlarda da önemli adımlar atılmıştır. Ancak, bilim ve yenilikçilik performansımızın geliştirilerek sürdürülebilmesi için, eğitim, bilim ve yenilikçilik alanında “insan gücü, süreç ve sistemlerin nitelik ve performansının geliştirilmesi” önemli ve acil bir ihtiyaç olma özelliğini korumaktadır.
Bu çerçevede, stratejik ve bütüncül bir yaklaşımla; eğitim ve bilim sistemleri, kuruluşları ve insanlarına ve bunların yönetimine gereken önem, imkân ve değerin verilmesi, değişen koşullara göre – ülkemizdeki ve dünyadaki başarılı örnek ve deneyimlerden de yararlanılarak- eğitim, bilim ve yenilikçilik alanında geliştirici değişikliklerin yapılması, bilim insanları ve kuruluşlarının hem kendi aralarındaki, hem de diğer paydaşlarla iletişim, koordinasyon ve işbirliğinin geliştirilmesi, ifa edilmesi gereken önemli ödevler olarak gündemdedir.
Sayın Cumhurbaşkanım, TÜBA, tüm bilim alanlarında teşvik, takdir, ödüllendirme ve bilim temelli rehberlik/danışmanlık misyonuna sahip Türkiye’mizin Ulusal akademisi olma bilinç ve sorumluluğu ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Akademimiz, ödül programlarını da liyakate dayalı olarak titizlikle yürütmektedir. 2016 yılında 6 eser TEÇEP, 31 üstün başarılı genç bilim insanımız GEBİP, 3 seçkin bilim insanı-Mary Claire KİNG, Omar M.Yaghi ve Şerif Mardin- de uluslararası Akademi ödülümüzü kazanmışlardır. Böylece, TEÇEP ödülü kazanan eser sayısı 186’ya, GEBİP ödüllerinin sayısı 404’e, Akademi ödülü kazananların sayısı da 6’ya yükselmiştir. Ödül alan değerli bilim insanlarını içtenlikle kutluyorum.
Ödüller yanında TÜBA, çeşitli program ve projeler çerçevesinde ve Bilim eğitimi, Kanser, Kök hücre, Gıda ve Beslenme, bilim ve eğitim gibi çalışma grupları, üyemiz olan ve olmayan bilim insanlarımızın “gönüllü katkıları” ile faaliyetlerini yürütmektedir.
Türkçe Bilim Terimleri Projesi kapsamında hazırlanan ve yaklaşık 37.000 terimi içeren Mühendislik terimleri sözlüğü ile Ünlü Avusturyalı Türkolog Prof. Dr. Andreas Tietze’nin “Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügatı”nın ilk dört cildi önümüzdeki aylarda yayınlanacaktır.
Yine zat- alilerinin yazılarıyla onurlandırdıkları Türk-İslam Bilim ve Kültür Mirası Projesi kapsamında ilk eserler, geçtiğimiz yıl içinde yayımlanmış, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı’mız Dr. Faruk Özlü’nün katılımıyla kamuya sunulmuştur. Proje kapsamında hazırlanan eserlerin yayımına bu yıl da devam edilecektir.
Bilim tarihine müslümanların katkıları konusunda çığır açıcı çalışmalarıyla tanınan TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Türkçesini yayımladığımız 5 ciltlik “İslamda Bilim ve Teknik” eserinin İngilizcesini de yayınlamayı ve bilim dünyasının istifadesine sunmayı planlıyoruz.
TÜBA uluslararası akademiler dünyasında ülkemizi temsil etmektedir. 12 Uluslararası akademik çatı kuruluşun üyesi olan TÜBA’nın 32 ulusal akademiye ikili işbirliği anlaşması bulunmaktadır. Asya Bilim Akademileri Topluluğu (AASSA) ve Türk Dünyası Ulusal Akademiler Birliği’nin (TDUBAB) 2016 genel kurulları ve uluslararası bilimsel toplantıları, TÜBA’nın ev sahipliğinde Ekim ayında ülkemizde gerçekleştirilmiştir. TDUBAB’ın 2016-2017 dönem başkanlığı da tarafımızdan yürütülmektedir. İlk kez geçen yıl Japonya’da katıldığımız ve bu yıl Almanya tarafından organize edilen G-20 Bilim Akademiler Toplantısı’nda Akademi’miz de Türk bilim camiasını temsil etmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli davetliler, son yıllarda yaşadıklarımız, İslam dünyası ve Türkiye’mizin, yıllar önce “medeniyetler çatışması” gibi konulardaki “bilimsel görünümlü olan ve olmayan yayınlar”, medya ve algı operasyonları ile düşünsel ve algısal temelleri atılan; ırkçılık ve İslam karşıtlığı ile kripto örgüt eylemleriyle beslenip sürdürülen, hedeflerin Balkanlaştırılması ve iflasını amaçlayan, çok çeşitli –akla gelmedik- yol ve yöntemlerle yürütülen insanlık ve hukuk dışı, hibrit vekalet savaşlarının hedefi olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin demokrasi, varlık, birlik, bağımsızlık ve bekasına karşı, devlet ve toplum içinde ve yurt dışında örgütlenmiş hain FETÖ terör örgütünce girişilen, açık ve gizli yerli ve yabancı odaklarca desteklenen 15 Temmuz hain darbe girişimi, söz konusu kirli vekâlet savaşlarının en kanlı ve hain örneklerinden biridir. Bu süreçteki basiretli ve dirayetli liderlikleri için Sayın Cumhurbaşkanı’mıza, görev ve sorumluluklarının, vatan ve milletimize bağlılıklarının gereğini yerine getiren devletimizin bütün unsurlarına, vatan, millet ve devletine ve iradesine sahip çıkan büyük Türk milletine şükranlarımızı sunuyor, Vatan, millet ve değerlerimiz uğrunda hayatlarını kaybeden Allah’tan şehitlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve şu anda da mücadeleyi sürdüren görünür görünmez kahramanlarımıza da Cenab-ı Hak’tan başarılar diliyoruz.
Bu süreçte, bazı odaklar ve devletler ile uluslararası kuruluşların ve ne yazık ki bilimsel kuruluşların, terör ve darbeye karşı kendi hukuki düzenleme ve sözleşmeleriyle varlık sebeplerine de uymayan tutumları, terör ve hukuk dışılıkla küresel düzeyde mücadele ve işbirliği açısından da utanç verici eylemler olarak tarihe geçmiştir.
TÜBA olarak, hangi nitelik ve görünüm içinde olursa olsun terörün hiçbir biçimde meşru ve mazur görülemeyeceği, terörle hukuk içinde en etkin şekilde mücadele etmenin bir vatandaşlık ve insanlık görevi olduğu, Millet ve devletimizin varlık, birlik, bağımsızlık ve bekası ile insanlığın huzuru için hukuk ve ahlak ilkelerine sadakatle asgari müşterekleri geliştirme temelinde hareket etmenin vatandaşlık ve insanlık görevi olduğu, bu konuda bilim insanlarının sorumluluğunun da büyük olduğu görüşünde olduğumuzu, Akademi olarak tutumumuzu bu yönde sürdüreceğimizi ifade etmek isterim.
Yüksek himayeleri ve değerli destekleri için Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı arz ediyorum. Ödül kazanan değerli bilim insanlarımızı içtenlikle kutluyorum. Destekleri için Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımıza ve tüm paydaşlarımıza kıymetli heyetinize teşekkür ediyor, en iyi dileklerimizi saygılarımızı sunuyorum.”
2016 TÜBA Ödül töreni, aile fotoğrafı çekimlerinin ardından verilen resepsiyonla sona erdi.